4 Ağustos 2007 Cumartesi

Taç,Hırka, Sofra

27 Temmuz 2007 Cuma

Taç, Hırka. Sofra.
Taç, Hırka, Sofra
Bir sabah, halifeleri emanetleri almak niyetiyle namaz'dan sonra oturdular.
Büyük bir ateş yaktılar.
O ara gelen Hoca Ahmed onların niyetini bildi.
Orada meydanın bir tarafında çiçeklenmiş bir darı vardı.
Ahmed Yesevi dediki:"-Kim bu darı çiçeğinin üstüne seccadesini koyup namaz kılar da, çiçek dahihiç zarar görmezse, o emanetler gelip O'nun başı ucuna dikile.
Hem zaten nafile zahmet çekmeyin, sahibi neredeyse buraya gelir.
"Ve Hoca;-Ya bektaş!" diye nida etti.
Bektaş nidayı uzaklardan duyup geldi.
Selam verdi.
Hoca Ahmed ve müridleri ayağa kalktılar.
Yesevi'nin işareti üzerine Hacı Bektaş darı çiçeği üzerine seccadesini koydu ve iki rekat namaz kıldı.
Darının bir tanesi bile yerinden oynamadı.
O esnada emanet taç hemen havalanıp Bektaş'ın başına, hırka arkasına geçti.
Sofra ile aydınlanan çerağ ve alem ve seccade dahi gelip başının üzerindedurdu.
Bunun üzerine Hoca Ahmed Yesevi:-Ya Hacim Bektaş Veli, işte nasibin aldın.
Sana beşaret olsun ki, Kutb-ül aktablık mertebesi senindir.
Ve kırk yıl hükmün vardır.
İmdiye kadar bizim idi.
Bundan böyle senin olsun.
Zaten bizimde intikal vaktimiz geldi.
Haydi git.Seni Rum'a saldım.
Rum abdallarına seni baş kılıp ser çeşme eyledim.

Taç, Hırka, Sofra, sahibi olmak o kadar kolay değilmiş. Dimi.
Gönderen celal zaman: 07:46

Hiç yorum yok: